Sofya ve tren: Bu seyahatin iki öznesi

Sofya

Yolun bu kadar uzun süreceğini bilseydim gider miydim bilmiyorum… Halkalı’dan tam da vaktinde yani 20.00’de kalkan trenimiz Sofya’ya vardığında saat öğleden sonra 14.00’e yaklaşıyordu çünkü… Peki bir daha Sofya’ya gitmek ister miyim? Bu sorunun yanıtını yazının sonunda vereceğim…

Bu seyahate karar verdiğimizde tek itici gücün Sofya olmadığını belirtmek isterim. Bu yüzden bu yazının tek öznesi öznesi yok. Tren yolculuğu ve Sofya olmak üzere iki özneli bir yazı. Birçokları için (benim için de öyle) trenle yolculuk seyahatin ana unsurlarından biri. Bu yüzden tren kısmını da ayrıntılı ele aldım. Bu arada bahse konulu tren ‘yüksek hızlı tren’ değil. Yolculuk süresi sizin için önemliyse, karar vermeden önce ne kadar sürebileceğini göz önünde bulundurmanızı öneririm…

Kızkardeşimle uzun süredir planladığımız, ama gitmeye aniden karar verdiğimiz bir seyahat oldu. Gidiş günümüz İstanbul’da 6.2’lik depremin olduğu güne denk geldi. Depremin korkusunu, telaşını, ‘gitsek mi kalsak mı ikilemini’ yaşarken, daha soğukkanlı olan eşim ‘git yoksa korkudan burada kafayı yiyeceksin’ iteklemesiyle akşam üzerine doğru Halkalı yolunda bulduk kendimizi… Bu arada her şeyi anlatmaya başlamadan önce Bulgaristan için bordo pasaporta vizenin zorunlu olduğunu önemle hatırlatmak isterim.

Sofya

BİLET MUTLAKA YANINIZDA OLSUN

Önce en başa gidip bilet işlemlerinden başlayayım. TCDD’nin Sofya Ekspresi için internetten bilet satışı yok maalesef. TCDD’nin Halkalı ve Sirkeci’deki satış ofislerinden direkt olarak alabilirsiniz. Söğütlüçeşme’den alınıp alınmadığı konusunda emin değilim. Biz Sirkeci’den aldık. Biletin fiziki olarak yanınızda bulunması gerekiyor. Görevli mutlaka görmek istiyor. Elinizde basılı bir bilet olması bir tek bana mı nostaljik geliyor acaca?

Her gün saat 20.00’de Sofya seferi var. Varış saati olarak 11.00 görünüyor ama genellikle bu saat pek tutmuyor. Bakınız bizim yolculuk!

İki kişilik kompartmanda tek yön kişi başı fiyat 41.4 Euro. Gidiş-dönüş aynı anda alabilirsiniz. Ancak gidiş-dönüş alımda herhangi bir fiyat indirimi yok. Bana sorarsanız fiyat oldukça uygun. Tek özel oda iterseniz tek yön fiyat 74.6 Euro. 0-4 yaş arası çocuklar ücretsiz.

Halkalı’dan tam vaktinde kalktık. Kompartmanda ranza sistemi halinde birer kişilik iki yatak bulunuyor. Alt ranza oturma grubunun üzerine açılıyor. Yani ranzalar açıldıktan sonra oturma imkanı pek olmuyor doğal olarak. Üst ranzaya tırmanmak için merdiven var. Biraz çeviklik istiyor doğrusu (!)

Çarşaflar temiz. Mini buzdolabında iki çubuk kraker, iki çikolatalı bar, iki meyve suyu ve iki de bardak boyu su (takriben 200 cc) ikramlık olarak konulmuş. Ergonomik bir eşya yerleştirmesi söz konusu. Kompartmanda tek priz var. Fazlasına ihtiyacınız varsa yanınızda üçlü priz bulundurmak işinizi kolaylaştırabilir. Kompartman içinde lavabo da var. Tuvalet, vagonun iki ayrı ucunda bir alaturka, biri alafranga olarak yer alıyor.

Tren sesi dışında çok rahat. O ses de kimilerimiz için ninni niteliğinde olabilir…

Çok önemli bir not: Su, yiyecek, çocukluysanız (bebekliyseniz) yolculukta gerekli olabilecek her şeyi yanınıza alın. Nasıl olsa yolda alırım diye düşünmeyin. Çünkü yol boyunca alabilme imkanı duraklarda dahi bulmanız pek mümkün değil.

NEDEN UZUN SÜRDÜ?

Gelelim seyahatin neden bu kadar uzun sürdüğüne… Aslında bu konuda net bir bilgi yok. Belki de vardı biz öğrenemedik. Edirne yakınlarında 3 saate yakın durmamızı tren geçişi olarak açıklayan da vardı, arıza olduğunu söyleyen de… Bu beklemelerde herhangi bir açıklama olmaması bir olumsuzluk olarak kabul edilebilir. Duraklarda bazen yarım saati bulan beklemelere sınır geçişlerindeki işlemler de eklenince 18 saati bulduk. Her zaman böyle olmuyormuş, bize denk geldi işte.

Sabaha karşı 05.00 gibi Kapıkule’deydik. 45 dakika kadar çıkış işlemi sürdü. Sınırdan çıktıktan 10 dakika kadar sonra bu kez de Bulgaristan’a giriş işlemleri yapıldı. Bu arada her iki tarafta da polisler son derece kibardı… Pasaport kontrolü için Türkiye tarafında trenden indik. Bulgaristan tarafında ise inmedik. Pasaportları toplayan Bulgar polisi yarım saat kadar sonra pasaportları geri getirdi.

Tekrar yola koyulduğumuzda hava aydınlanmıştı…

Sofya gezisi

SOFYA’YA GİRİŞ

Sofya’ya sınırlarına girdiğimizde ilk izlenimim pek de turistik şehir hissi vermediği oldu. Yol boyunca eski Doğu Bloku ülkelerde sıklıkla rastlanan terkedilmiş, duvarları grafitili binalar (muhtemelen eski fabrika binaları), köhnemiş yapılar göze çarpıyor.

Central Station’dan çıktıktan sonra binaların yoğunlaşmasından şehir merkezinin ne tarafta olduğunu hemen anlıyorsunuz. Bizim otelimiz istasyona iki kilometre görünüyordu. O yüzden valizlerimize rağmen yürümeyi tercih ettik. Kaldırımların valiz tekerlekleri açısından pek konforlu olduğunu söyleyemeyeceğim. Yolun uzun sürmesinin tek faydası odamıza girmek için beklemek zorunda kalmamamız oldu.

HER YER YÜRÜME MESAFESİNDE

Sofya’nın en iyi tarafı ne derseniz şehirde görülmesi gereken hemen her yere yürüme mesafesinde olmasıdır derim. O yüzden her yere yürüyebileceğiniz merkezi bir otelde kalmanız büyük avantaj olacaktır. Kaldığımız Hristo Botev Bulvarı’ndaki Best Western Plus Bristol Hotel öyleydi. Şehirde geçirdiğimiz yaklaşık 3 günde ne taksi ne toplu taşıma kullandık. Biz kullanmadık ama otobüs ve metro ağının yanı sıra tramvay ağının şehrin simgeleri arasında sayılabilecek ölçüde yaygın kullanımda olduğunu söyleyebiliriz.

Şimdi yürüyerek gezmeye başlayabiliriz. Eski Doğu Bloku mirası olarak geniş caddeler bekliyor sizi. Nispeten sakin bir şehir. Hatta kendi adıma yurt içinde ve yurt dışında son yıllarda gördüğüm kalabalığı en az olan şehir diyebilirim. Dediğim gibi oteliniz merkezdeyse görülmesi gereken her yere yürüyebilirsiniz. İnternet bilgilerine başvursak da, yürürken navigasyon kullansak da ben hâlâ geleneksel basılı turistik haritaları çok severim. Elimde harita şu eser şu taraftaymış, bu eser bu taraftaymış diye diye baka baka gitmek çok sevimli gelir bana.

Serdika Meydanı, Azize Sofia Anıtı, Alexsandre Nevski Katedrali, Boyana Kilisesi, Sveti Georgi Kilisesi, Ulusal Kültür Sarayı, Başbakanlık ve Parlamento binaları yürüyüş güzergahınızda… Ülkenin 1300 yıllık tarihinin 500 yılı Osmanlı hakimiyetinde geçince ortak izler çarpıyor yüzünüze doğal olarak. Mimar Sinan eseri Banya Başı Camii bunlardan biri. Diğer adı Kadı Seyfullah Efendi olan camii halen faal.

sofya

MOLA VAKTİ

15-20 bin adım attınız… Artık yorulmuşsunuzdur. Yine yürüyerek Vitosha Bulvarı’na alalım sizi. İster kahve ister yemek molasını burada verebilirsiniz. Adını aldığı Vitosha Dağı manzaralı bu cadde Sofya’nın en canlı caddesi. Genellikle Sofya’nın İstiklal Caddesi benzetmesi yapılıyor ama bence Nişantaşı havası daha fazla. Trafiğe kapalı bulvarın iki yanında kafeler, restoranlar sıralanmış.

Türk, İtalyan, Yunan vs birçok ülke mutfağını burada bulabilirsiniz. Yeme-içme fiyatlarının bizden çok daha uygun olduğunu kendi adımıza üzülerek söylemek isterim. Mesela bizim oturduğumuz bir restoranda New York tarzı bir hamburger tabağı 22 leva’ydı (yaklaşık 10 Euro). Ayak üstü bir pizzacıda kocaman bir dilim pizza 3-3.5 leva’ydı (1.5 Euro). 4 top dondurma 8 leva (4 Euro) civarında. Akşam yemeğinizi de bu cadde üzerindeki mekanlarda alabilirsiniz. Yemekle ilgili Sofya’da dikkatimizi çeken hususlardan biri Uzakdoğu restoranlarının çokluğu oldu. Seviyorsanız deneyebilirsiniz. Fiyatlar oldukça makul görünüyordu.

Bu seyahatimizin en zayıf kalan yanı Bulgar mutfağını pek deneyimleyememek oldu. Bizim de fazla araştırma fırsatımız olmadı, ama üç gün boyunca sokakları arşınlarken geleneksel yemekle ilgili dikkatimizi çeken bir yer olmadı doğrusu. Yani ihmal sadece turistte değil. Restoran konusunda genellikle önceden karar vermeyi pek sevmem, doğaçlama takılırım. Gezimiz sırasında da şöyle davetkar bir Bulgar restoranı dikkatimizi çekmedi.

ALIŞVERİŞ

Sofya ile ilgili böyle bir başlık açacağım 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Alışveriş olayına girme niyetimiz hiç yoktu. En fazla free shop’tan (Bulgaristan tarafında free shop yok, bizim taraftaki de bakkal dükkanı büyüklüğünde) bir şeyler alırız diyorduk. Ama Mall of Sofia’nın otelimize 500 metre uzaklıkta olmasıyla ‘Hadi bakalım biraz’ dedik. İyi ki de demişiz.

Ertesi sabah bir kez daha gittik. Öyle janjanlı, lüks markalar yok. Ama uygun fiyatlı orta sınıf mağazalar çoğunlukta. Uygun fiyatlı giysiler, spor ayakkabılar bulunca ‘iyi ki gelmişiz, keşke bir valiz daha alsaydık’ yanımıza dedik. Bir fiyat örneği vermem gerekirse İstanbul’da 4 bin liraya satılan bir spor ayakkabıyı yaklaşık 2 bin liraya, 7 bin liraya satılan ayakkabıyı 3 bin liraya bulduk. Vitosha Bulvarı’nın her iki yanında da sevimli mağazalar; market alışverişi yapmak isterseniz Vitosha girişinde Lidl, Serdika’da Kaufland var…

Sofya gezisi

VE DÖNÜŞ

Trenin Sofya kalkış saati ise 18.45. Biz otelden yine yürüyerek gitmeyi tercih ettik. Merkez İstasyon’da ekranlarda seferinizi takip edebilirsiniz. Yazıların sadece Kiril alfabesiyle olması biraz zorluyor. İstasyondaki marketlerde fiyatlar merkez ile aşağı yukarı aynı.

18.45’te kalkan trenimiz 24.00 gibi Bulgaristan sınırına vardı. Yine trenden inmeden pasaport kontrolü vs derken 02.00’ye doğru Kapıkule’ye vardık. Türkiye tarafında bu kez tüm bavul ve çantalarla inmek gerekiyor. Pasaport ve güvenlik kontrolü yapıldı. Trenin kalkışı 04.00’ü buldu.

Ve Halkalı’ya varış saati 10.15…

KAÇ PARAYA MAL OLDU?

Kişisel alışveriş hariç tren, 2 gece konaklama ve yemek kişi başı 10 bin lira… Çok makul değil mi? Bence öyle…

SON SÖZ

Başta sorduğum sorunun yanıtına gelince:

Herkesin bakış açısı farklıdır. Ben bir şehrin yürüme enerjisini, bir noktadan başka bir noktaya geçerken huzurlu bir parkta soluklanmayı, o anlardaki ‘iyi ki buradayım’ mırıldanışı eşliğinde şehrin ruhunun bana geçmesini çok severim. Sofya sokaklarını arşınlarken de hissettiğim buydu…

Evet bir daha giderim Sofya’ya… Sonra bir daha… Bir daha…

Hem de trenle…

Bu haber 15.05.2025 17:08 tarihinde eklendi. Yazı ve fotoğraflar: Belma Toprak

  1. Detaylı ,akıcı ve bilgilendirici bir yazı, sayenizde trenle Sofya ‘ya gitmiş kadar olduk. Yeni seyahat yazılarınızı bekliyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir